Buğday başak olmadan önce kar altında bekler,

Her geçen gün güneşi özler.

Onu görmeden hayata döner,

Güneşi görünce sevdası artar.

Her geçen günse hasattan korkar.

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Çırpınıveririsin,

      Çırpınıveririsin, gökyüzünü göremezsin. Kanatların ağır basar. Son gücünü kullansan ne olur ki, maviyi göremezsin. Benim kanatlarım da yok çırpacak. Sadece bende bir çift kol var sevdiğine kavuşamayan eski püskü, bir türlü sarılmayı beceremeyen.

      Oysa çok ağlayasım var. Utandığımdan ağlıyamıyorum. Çok mu seviyorum ? Bu soruyu ne kadar sordum kendime; bilmiyorum. Yokluğunda kaybolacak kadar seviyorum. İçimi burktu bak yine yokluğun. Olsun, boşver gözlerim dolsun hüzünle. Beni bana bıraksanda ağlamayacağım. Bu günü böyle yaşayacağım.

      Sorunun temeli benmişim oysa. Kendimi uçlarda görmüşüm. Koklamaya kıyamadığım aşkımın kokusunun kıymetini bilmez ben, hakediyorum yalnızlığımı. Doya doya koklamak istiyorum şimdi saçlarını, birde parmaklarımla taramak istiyorum her telini. Uzat desem elini bana, dinlemezsin ki beni.

      Seviyorum çılgınca, delice, futursuzca... Sen ya da başkası her ne derse desin. Ben seviyorum sadece. Sevmenin fazlasını istemiyorum. Ben seni istiyorum.

      Gözlerini kaçır, Saçını kıvır parmaklarınla, utan ve de biraz sıkıl benden sana baktığımda yine. Sessiz kalma bir tavrın olsun yeter. Kız bana hadi, hemde sonsuz kinle. Seviyorsan vardır kinin.

      Şimdi anladım hatalarının değersizliğini. Hatalarım ise yıktı herşeyi. Şimdi senin için boşa dolup taşıyor gözlerim. Hep anlardın beni, unutmak istiyorsun oysa şimdilerde. Unutabilirsen unut. Ben kalbime dövdüm adını. Kanımın tüm damlasını boşalttım damarlardan. Senin sevdan dolaşıyor oralarda. Keşke şimdi söylediklerimi yüzüne karşı söyleyebilseydim. Keşke ama olmaz sevdaların başını çekiyor adın.

        Seviyorum seni. Öyle böyle değil.

     Sevdanın acısı öyle bir yakıyor ki. Sağa sola bakamaz oldum sayende. Baktığım heryerde seni görmek güzel ama sana dokunamamak, anlatamam. İçim o kadar yanıyor ki.

       Gözlerim pes etti yokluğunun yorgunluğuna. Dolup taşan her damla yüzümü çizip geçiyor. Ya sev artık ya da beni bana bırak. Çık düşlerimden. Yok yok, istemem. Basit ve bir anlık öfke benimkisi. Düşlerimde bile benim olsan yeter.

      Sevdan körbıçak olsun, kessin ama az kessin. Farkında değilsin ama sensizim, sonrasında yavaş yavaş ölüyorum. Yokluğun keşke aniden öldürebilseydi.

      Yüzme bilmeden, denizin en derin yerine atlamışım farkında olmadan. O kadar güzelsin ki neyin ne kadar önemi var.

      Bir adaya düşsem 3 dileğe ihtiyacım yok. O ada sadece sen koksa, tıpkı; odamın eskiden sen koktuğu gibi.

      Birazdan dışarıya çıkacağım. Sağa sola nara atacağım. Birilerinin inip beni hırpalamasına izin vereceğim. Belki o an çekeceğim o acı, kısmende olsa hafifletir yüreğimin kor yangınını. Dua et sevdiğim beni çok dövsünler. Kırılan her kemiğimin acısı, senin acını dindiremesede bana olan öfkeni belki soğutmaya yeter. Dua et sevdiğim her ikimiz için. Ben mi ? Şimdi yine dualar edeceğim senin için. Ah keşke, yine benim olsan. İyi kal her daim, eskiden benim olan.


                                                                                                  Osman Şimşek
                                                                                                  19.04.2009 01.46

Mum Işığı

 

Koyuydu şeffaf geceliğinin rengi karanlığın,
Aklara bezendi aniden, gelinlik mi giymişti ?
Aklımı almıştı ya sessizce buzul suskunluğun
Sessizlik sensizlikle mi birleşmişti ?

                 Osman Şimşek                                                                      
                 25.11.2001/ 01:13

27 Mayıs 2011 Cuma

Damlacık 01.08.2008

Bir çatı altına su damlar,
O an kanın kaynar damlacığa,
Sesin kesilir sanırsın,
Heyecandan konuşamazsın,
Ağlayamaz tıkanırsın,
Sonra damlacığı ararsın....
Ararda bulamazsın,
Bir de bakarsın orada !

Elini uzatırsın da
Yakalayamazsın yine de.
Daha da yaklaşırsın da
Tutamazsın işte.

Kaçar gibi yaparsın,
Dönüp de arkana bakarsın,
Her fırsatta anarsın,
Bir o kadar da ağlarsın,
Damlacığın ardından.

Güneş açar,
Sular çağlar,
Gök parıldar,
Ah bir de gönül hala ağlar,
Kanar derin yaralar.

Hep bekler durursun,
Ümit eder yorulursun,
Yağmur yine yağar ya,
Kurtulur musun?

 Osman Şimşek
01.08.2008

24 Mayıs 2011 Salı

Zaman geçiyor, bak geçip gitti az önce :(

      Zaman geçiyor, bak geçip gitti az önce :(

Şimdi, şimdi mi yani ? Tam sırasıydı yılgınlığın hayata dair. Oysa o kadar çok doluydum ki. Demekki sadece geriye, gözlerimi kapatıp karanlığa doğru koyuluvermek kalıyor. Yolcuyum ve son yolcusu ben değilim bu durumun.

      El veriyorum sana, sende mutlu ol bundan öncekiler gibi.


      Cümlelerin kuruluşunu düşünmüyorum. Kelimelerin gücü yetiyor birbiri ardına girmeye. Herkes sırasını biliyor. Benim hayatıma girecekler de herhalde böyle. Bir ben bilmiyorum. Neyi bildiğimin ne önemi var. Bildiğim, benim gibi olan milyonlarca insandan, benim gibi yaşayıp unutulan milyarca insanlardan biri olmam. Bak hiç karışık değil. Bilinmez hiç değil. Sende yaşıyorsun bazı zamanlar ya da benim gibi çok zaman. 


      Az önce yine, biraz daha zaman geçti hayatımdan. Hava hala soğuk ve pencere hala kapalı. Öyle olmasa pencereden esen rüzgar aldı götürdü hatta rüzgar çaldı hayatımı elimden derdim. Bunu da söylerdim ki, o kadar çaresizim. Sevmeye yeteneksiz de değilim. Yanlış zmanda yanlış yerde oldun mu hiç ? Ben,hep yanlış karede resim çektirp o resmi göremeyenlerdenim.


      Sakın ağlama diye sesler duyuyorum, garip... Galiba geçen ay doldurmuş olmalıyım bu hakkımı.

      Sevgini ver, sonra anısı kalsın. Böylede geçer zaman. Baki olmasın sevgin hiç. Tamam bende baki, itiraf ediyorum. Karşımdaki insan nasıl hissediyor, bunu bilemiyorum.

      Aslında birini düşünüyorum şu an. Gözleri sadece beni gören ve ışıl ışıl parlayan. Kalbi de kıpır kıpır atan. Teni mi? Teni de ruhu gibi saf kokan. Başka, ya başka! Başka neye gerek var sevmenin anlamını bilsin yeter. Peki, peki sen biliyor musun diye soranlara da neden bu kadar yalnızım anlamıyor musun diye sesleniyorum. Hiçbir şeyden korkmayan vede gözlerine baktığım zaman hiçbir zaman yarıyolda kalmayacağımı hissettirecek olan, bak ben buradayım.

      Duygusallığım iki tek atınca değil. Senin ki öyle mi ey koca sevdalı. Sende hüzünlüsün yalnızken. Yırt sayfanın ucunu, yeri belli olsun bu hikayenin bu noktası. Bu kitabı eline aldığında içine acıyı taaa en sonu kadar yaşatan sayfayı bir daha gör. İnşallah o zman yaşlı değilsindir de keşkeler çıkmaz dudaklarından. Gençsen ona doğru koşmak için az zamanın kaldı. Ben yarım kalmışım koşsamda ne farkeder. Yok olana ne kadar koşarsın ki !


                                                                                                                   Osman Şimşek
                                                                                                                12.04.2009 / 17.42

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Kalbime;

Kalbime;

Suskun kalmayı başarabileceğine inanıyor musun? İçimde olan sensin ve canımı yakıyorsun. Senin içinde olan da, kendi içini ne denli yakıyordur. Benimle en çok uğraşansın. Ölümüm elinden mi olacak?

Beynime;

Mantıkla mı yürür her şey? Olan bitenlere hep bir öğüdün mü olmalı ki! Neden umarsızsın bu kadar. Oysa hiçbir şey ilk anda olamıyor istediğin gibi değil mi.

Dilime;

Uygun zamanda uygun şeyleri söyleyemediğin için asıl suçlu sen olmalısın. Söyle bakalım diyeceğim ama bana bile diyebilecek uygun sözün yok keşkelerden başka.


Gözlerime;

Her şey ama her şey senle başlıyor. Peki neden suçsuzmuş vede asıl acıyı sen çekiyormuş gibi gözyaşı döküyorsun.

Gözyaşlarıma;

Hep acıyla gelen, sevinçlerime tezat kalansın. Olsun yinede sıkıntıya sebep olan duyguyu içimden atmaya yardımcı olanım, yokluğun dayanılmaz olurdu.

Ellerime;

Kendi başına bir şeyler yapmaya çalışan ama hep işleri yanlış yola sokan. En az kalbim kadar sana da kızgınım.

Son olarak ruhuma;

Yokluğunla bitecek tüm kederim. Sen yoksan kalbim ne ister, aklım ne dilerde dilim ne söyler.



Osman Şimşek
23.05.2011/00.09

22 Mayıs 2011 Pazar

Unutacağımız en kolay acı başkalarının acısıdır


Unutacağımız en kolay acı başkalarının acısıdır. Kendi acılarımızda alınan ilaçlarla azalır ya da biter. İşte bitmeyen acı hissettiğin ama erişemediğin iç sancısı, yürek yakıntısıdır. Sağ elinle sıvazlar durusun sol göğsünü de tutabilecekmiş hissini o an yitirirsin. Kimi aşk acısı der buna, kimi gönül yarası, kimi de kara sevda.

Aklını alır. Sen artık kendinin değilsindir de. Yapacak hiçbir şeyinde yoktur zaten. Bekler durursun. Asıl zor olanda budur. Çünkü gözünü saatten ayırmamışsın gibi de zaman hiç geçmez. Gözlerinin gücü akrep ve yelkovanı bir türlü ileriye itemez.

Her şeye kızarsın, hatta en başta kendine. Sonra bir anda keşkelerin artar. Sükuneti yırtar tutumun. Duramazsın yerinde, oturur kalkarsın yüzlerce defa. Parmakların diğer elindeki parmakları yakalamaya çalışır. Sıkar durusun onları sıkıntıdan. Her ne yaparsan yap sıkılırsın.

Geçmişteki acıların aklına gelir değil mi hep. Mutlu olduğun günler neden buhardır zihninde. Yüzündeki yara bile acı bir günden hatıra değil mi ki sana. Uyandıktan sonra onunla başlarsın hayata. Bazen fark edersin, bazense o senin bütünün bir parçasıymış gibi aldırmazsın.

Susuz bir yaz günüdür gönlünün çehresi. Kurumasına göz yumduğun kuyulara gönül bağlama, onlar kapatılalı çok oldu.

Sahip olamayacağın sevdalara kapılman çıkışsız labirentlerin aynı desenli duvarları gibidir. Unutma, senin kalbinin de başkalarına çıkmaz olduğu, umursamazlığının tadını aldığından fazlasınınsa senden alınacağı aşikârdır.

Tuz serpmeye çalışma yarana. Açık bir yara değil ki bu kapansın. Kapalı olduğu için kasıyor bedenini. Sadece onun varlığından vazgeçmeye çalış.

Sözün bittiği yerde ağla. Ağla ağlayabildiğin kadar. Kederini ağlamaklı şarkılarla taçlandır. Gökkuşağının tüm renklerini düşle boş gözlerinle. Bunlar teselli de olmaz sana. Sen yine de her deneyen gibi dene, ya tutarsa.

Turuncu her şey. Soluk, pastel. Karmakarışık çizilmiş çizgilerle bezeli. Aşırı enerjik ama mutsuz. Agresif ve de saldırgan.

Saçlarının arasında gezinen parmakların devam etsin gezinmeye. Başkasının şefkatinden daha çok ihtiyacın olacaktır kendi sevgine. Şarkı söyleyeceğine kısık kısık ıslık çal.

Susmanın tam zamanı şimdi. Dayanmak için acıya benim parmaklarımı ısır. Çünkü çivi çiviyi söker. Belki benim acımda bir nebze dahi olsa iner. Sonrasında çılgınca ve de aptalca gülümse. Saflık gülümsemeyle başlar, öylede devam eder.